Bahai Dini Prensipleri

Ana Sayfa Dünya Dinleri Yeni Dünya Dinleri Bahai Dini Bahai Dini Prensipleri Ekonomik Sıkıntılarımız Ruhani Sorunlarla Bağlantılıdır

Ekonomik Sıkıntılarımız Ruhani Sorunlarla Bağlantılıdır

Ekonomik Sıkıntılarımız Ruhani Sorunlarla Bağlantılıdır
Yazan : Baha YILDIZ Tarih : Kategori : Bahai Dini Prensipleri Yorumlar : 0 Okunma : 2637 Beğen : 0

Maddi dünyayı yöneten fiziksel prensipler gibi sosyal dünya da düzenli bir toplumun işleyişinin temelini oluşturan ahlaki prensipler tarafından yönetilmektedir. Buna bağlı olarak Bahai öğretileri, ekonomik adaletin ve refahın ancak hayatın ruhani ve maddi yönleri arasındaki gerekli ilişki farkedildiğinde ortaya çıkabileceğini öğretmektedir. Dünyanın bugünkü ekonomik krizlerin memnunluk verici çözümü ancak akılda ve kalpte köklü bir değişim ile mümkündür.

“Bahai İnancı, bütün diğer İlahi Dinlerde olduğu gibi, temelde mistik bir karaktere sahiptir. Asıl amacı, bireyin ve toplumun ruhani nitelikler ve güçler elde ederek gelişmesidir. Doyurulması gereken ilk şey, insanın ruhudur.”
Hz. Şevki Efendi



Bahai Toplumu yoksulluğun yok edilmesi alanındaki çabalar için kılavuz olarak iki prensibi önermektedir: Adalet ve birlik.

Bu prensipler, maddi kalkınmanın, insanlığın ahlaki ve kültürel ilerlemesi için bir araç olarak hizmet ettiği bir kalkınma vizyonunun temelini oluşturur. Adalet, yasaların uygulanması, ekonomik sistemlerin düzenlenmesi, servetin ve fırsatın yeniden dağılımı ve özel ve kamusal yaşamda en yüksek etik standartlara şaşmaz bağlılık sayesinde, yoksulluğu aramızdan yok etmek için insan potansiyelinden yararlanabilen araçları sağlar.

Ekonomik sorunların çözümü konusunda küresel girişimde bir yöntemsizlik mevcuttur.
Yoksulluğu hafifletme çabalarını yönlendirmek için şimdi ihtiyaç duyulan bilgi kavramı, hem olanak yoksunluğuna hem de ruh yoksulluğuna hitap edebilecek uygunlukta olmalıdır.Maddi kaynaklar mutlaka gereklidir, fakat insan refahını tam olarak ortaya koyacak bir vizyonu tek başına yaratamazlar; insanın doğası veya varlığımızın amacı hakkındaki en derin sorulara doyurucu bir yanıt veremezler.

Maddi ve teknik çalışmalar, günümüz koşullarına yol açmış olan yıkıcı davranışların üstesinden gelmek için insanoğlunun karakter ve inancında ihtiyaç duyulan temel değişiklikleri tek başlarına sağlayamazlar. Bunlar insan iradesini, sebat etmek, mükemmeliği yakalamak, alçak gönüllülükle hizmet etmek, yaratmak, bilgiyi aramak, güzelliği işlemek ve tüm insanlığın refahı için çalışmak üzere canlandırmayacak ve güçlendirmeyecektir.

Yoksulluğu ortadan kaldırma çabalarımızda, gerçek bir küresel uygarlığın doğum sancılarını yaşamaktayız: Yeni düşünce modelleri, yeni ölçütler, yeni yasal ve kurumsal düzenlemeler toplumda yerini almaya çalışmaktadır. Sorunlara ve onların olası çözümlerine dair anlayışımız geliştikçe, benzeri görülmemiş küresel bir fikir birliği ve buna eşlik eden uluslararası işbirliği kapasitesi, bu güne kadar başarabildiğimizden çok daha büyük bir sonucun yolunu açmaktadır. Fakat yoksulluğun üstesinden gelmek için ihtiyaç duyulan bilgiyi ve kararlılığı oluşturmak için, insanın ruhani ve zihinsel potansiyelinin tüm öğelerinin bu görev için çağrılması gerekecektir. Tüm insanlık buna dahil olurken, uygarlığın dokusunu yeniden oluşturacaktır.

Bahai Dini’nde kesin ve katı kurallarla belirtilen bir ekonomik sistem yoktur. Ancak, bazı temel prensipler konmuş olup binayı bunun üzerine inşa etmek bize bırakılmıştır.

İnsanların belli başlı maddi ihtiyaçları olduğu gibi, medeniyetin gelişimi de ekonomiye bağlı olabilir. Şüphesiz, dünyanın ekonomik problemleri bugün için en öncelikli sorunlarından biridir. Bugün dünya barışı ve dünya birliği gibi önde gelen problemler ekonomik çekişmelerin çözümüne de bağlıdır.
Ekonomik problemimizin çözümü için yapılan araştırmalara ruhani değerler getirme fikri, birçok ekonomist için konuyla alakasız görünmektedir. Son yarım yüzyıl içinde endüstriyel dünyayı harap eden binlerce krizde, bu krizleri yaratanların istekleri her zaman adalet olmuştur. Ve adalet ahlaki mi yoksa ruhani bir nitelik midir? Adalet, ekonomide kendini, yapılan iş ve hizmetin karşılığı olarak, hayati ihtiyaç ve konforların uygun bir şekilde dağıtımı olarak tarif eder.

Hz. Bahaullah’ın dünyaya miras bıraktığı çok geniş öğretiler arasında, dünya için ekonomik modelin esas prensipleri yer almaktadır. Hz. Bahaullah tarafından ilan edilen prensipler şunlardır: (1) Sosyal teminat; (2) Derecelendirilmiş gelir vergisi; (3) Endüstriyel kazanç taksimi.

1870 yılında Hz. Bahaullah, bu prensipleri ilan ettiği zaman sosyal teminat kavramının ayrımına güçlükle varılabiliyordu. Hz. Bahaullah, bir devletin, yurttaşlarının geçimleriyle alakadar olmasının bir sorumluluk olduğunu bildirdi. Hiçbir kimse korkunç fakirliğe av olmaya bırakılmamalıdır ve işçiye, bir iş mevcut olmadığı durumda, yer ve zaman gibi hususlar aranmaksızın minimum geçim temin edebilmelidir.
Dünyayı bu aynı kanaate getirmek 30’ların Büyük Buhran’ını yarattı. Hükümet, vatandaşlarının geçimleri ile ilgilenmeyi, kendi fonksiyonlarından biri olarak o zamana kadar hiç düşünmemişti. Onun desteklediği ve koruduğu mülkiyet idi. İnsanlar ise şanslarına veya merhamete terk edilmeliydiler. Bugün Hz. Bahaullah’ın birinci büyük prensibi - bireyin refahı ve ekonomik normalitesi - dünyaca kabul edilen bir fikir olarak, ilk kez ve kalıcı bir biçimde yerleşiyor görünmektedir.
Derecelendirilmiş gelir vergisi kavramı Hz. Bahaullah tarafından ilan edildiği zaman dünyanın hiçbir yerinde ne formüle edilmiş ve ne de uygulaması yapılmıştı. Bu fikir, yirminci yüzyılın şafağıyla doğmaya başladı ve şimdi genel kabul ve uygulama buldu. Şüphesiz, şimdilik limitlerine de erişilmedi. Sosyal teminat ile birlikte uygulandığı zaman, büyük refahın büyüsü ve boş ve israflı lüksleriyle, aşırı yoksulluğun perişanlığı ve trajedisi arasında şimdiye kadar bulunan geniş uçurumu kaldırmayı amaçlar. Bu yeni adalet, insanlığın uyanmış şuuru, her yerde istenmektedir.
Başarılı bir ekonomik model için kapital ve emeğin ayrı ayrı ilgilerinin, endüstriyel uyum ve kararlılığı koruyucu nitelikte düzenlenmesi çok önemlidir. Yeryüzünde süregelen ayaklanmalar, afeti andıran düzenlemeler, devrimler - şiddetli veya barışçıl- esas olarak bu problemle ilgilidir. Ve eğer bu problem, bir kere ve tam olarak çözümlenirse, dünyanın diğer ekonomik problemleri barış içinde, akıllıca ve tecrübeli bir uluslararası çaba ile çözülebilir.

Uluslararası ticaret sorunları, dünyanın tabii kaynaklarının teknolojik kullanımı, zirai üretimdeki artış; bütün bunlar kapital ve emek probleminden daha az önemlidirler. Önde gelen problemlerin çözümü için dünya ümitle birlik olmaktadır. Barışa vakfedilmiş bir insanlık için bu çözümleri etkili kılmak zaman ve sabır istemektedir.

Hz. Abdülbaha diyor ki “Tüm ekonomik sorunların gizleri ruhanidir, kalp ve ruh dünyasıyla ilgilidirler... Topluma keder veren hastalık, sevgi ve fedakârlık eksikliğidir. İnsanların kalplerinde gerçek sevgi yoktur ve hassasiyetleri içlerinde birlik, sevgi ve uyuşma yerleşinceye dek, hızlandırılmaz ise insanlar arasında ne yardım ne de ıslah görülür. Bu gün teşkilatın ihtiyacı sevgi ve birliktir.”

Not : Bu Yazı Bahai Dini İnancına Göre Yazılmıştır

Kaynak : Türkiye Bahai Toplumu



Yazar Hakkında

  • Baha YILDIZ

    Baha YILDIZ