Dürziliğin Esasları

Ana Sayfa Dünya Dinleri Ortadoğu Dinleri Dürzilik ve Dürziler Dürziliğin Esasları Düzrziler'de Dört Büyük Dai İnancı (Hamza’nın yardımcıları olan hudud veya vezirleri tanıma)

Düzrziler'de Dört Büyük Dai İnancı (Hamza’nın yardımcıları olan hudud veya vezirleri tanıma)

Düzrziler'de Dört Büyük Dai İnancı (Hamza’nın yardımcıları olan hudud veya vezirleri tanıma)
Yazan : @Dünya Dinleri Tarih : Kategori : Dürziliğin Esasları Yorumlar : 0 Okunma : 2748 Beğen : 0

Dürzilik’te üçüncü esas “hudud”u bilmektir. Hudud Dürziler’e göre Hakim veya Hamza tarafından görevlendirilen peygamber derecesinde kimselerdir. Bazan “vüzera” diye de anılan yüksek dereceli hududdan başka dai, me’zun, mükasir gibi aşağı dereceli hudud da bulunmaktadır. Hamza b. Ali hudud kavramını İsmailiyye’den almakla birlikte ruhani ve cismani şeklindeki taksimi terketmiştir. Dinin esaslarından olduğu için hududu bilmemek tevhid davetini bilmemek demektir. Bundan dolayı her Dürzi’nin, yaratılan en şerefli varlıklar olan hududu bilip iman etmesi gerekmektedir. Hudud sayılan kimseler evlenmekten, çocuk sahibi olmaktan, her türlü günah ve hatadan münezzeh ve masumdurlar. Hamza et-Tahzir ve’t-tenbih adlı risalesinde, hududu ilahi hikmet kapıları ve rahmet anahtarları olarak tavsif eder. Hudud her asırda birbirine zıt isim ve suretlerde zuhur eder. Mesela Tanrı Zekeriyya şeklinde zuhur edince Hamza Kārun, İsmail et-Temimi de Ebu Said el-Malati suretinde görünmüş; Hz. Muhammed devrinde Hamza Selman-ı Farisi şeklinde görününce diğer dört hudud da sahabeden Mikdad b. Esved, Ebu Zer el-Gıfari, Ammar b. Yasir ve Necaşi suretinde zuhur etmiştir.

Hududun ilki İbrahim b. Muhammed b. Hamid et-Temimi’dir. “Zumassa, meşie, İdrisü zamanih, Uhnuhu evanih, Hermesü’l-Heramise, el-hüccetü’s-safiyyetü’r-radıyye, eş-şeyhü’l-mücteba” ve daha çok “en-nefsü’l-külliyye” diye bilinen İbrahim ilmini Hamza b. Ali’den alır. Aklın yaratıcıya nisbeti ne ise nefsin de (Temimi) akla nisbeti odur. Nefis akıldan taşan mütemmim cüzdür. Hamza b. Ali herhangi bir hududu görevlendirdiği zaman ona bir tayin belgesi (mersumü’t-taklid) gönderirdi. Temimi’ye gönderilen ve “sicillü’l-mücteba” adı verilen belgede Hamza çeşitli iltifatlardan sonra Temimi’ye Mevlana Hakim’in nuru ile baktığını, onu diğer dailer üzerine kendi halifesi olarak tayin ettiğini ve istemediği daiyi azil yetkisine sahip kıldığını belirtir. Temimi, Hamza’nın en yakın yardımcılarından olduğu için ona mektuplarında “enişte” diye hitap ederdi. Dürzi kutsal risaleleri arasında Temimi’ye nisbet edilen beş risale vardır. Hakim’in ölümünden sonra kutsal risalelerde zikredilmemesine rağmen Temimi’nin ölümüne kadar (427/1036) Hamza ve diğer dailerle birlikte gizlendiği tahmin edilmektedir.

Hududun ikincisi Ebu Abdullah Muhammed b. Vehb el-Kureşi’dir. “Kelime, sefirü’l-kudre, fahrü’l-muvahhidin, beşirü’l-mü’minin, imadü’l-müstecibin, eş-şeyhü’r-radi” diye de anılan Muhammed b. Vehb, Murtaza adlı bir görevlinin ölümü üzerine Hamza tarafından “taklidü’r-radi” adlı mersumla tayin edilmiştir. Hamza bu mersumda ona Murtaza’nın bütün ilimlerini teslim aldığını, tevhidle ilgili bütün kitaplarını kendisine vereceğini, onu bütün dai, me’zun, nakib, mükasir, müstecib ve muvahhidlerden önde gelen “kelime” makamına tayin ettiğini belirtmiştir. Fakat Hakim’in ölümünden sonra Muhammed b. Vehb hakkında tayin edilmesinden başka hiçbir bilgi günümüze ulaşmamıştır.

Üçüncü hudud Ebü’l-Hayr Selame b. Abdülvehhab es-Samiri’dir. “es-Sabık, el-cenahü’l-eymen, nizamü’l-müstecibin, azmü’l-muvahhidin” gibi unvanlarla anılan Selame’nin tayin mersumu mevcut Dürzi risalelerinde bulunmamakta, fakat zamanımıza intikal etmeyen bir mersumla tayin edildiği sanılmaktadır.

Dördüncü hudud Bahaeddin Ebü’l-Hasan Ali b. Ahmed es-Semmuki’dir. “et-Tali, el-cenahü’l-eyser, lisanü’l-mü’minin, senedü’l-muvahhidin, ma‘denü’l-ulum ve ed-dayf” gibi unvanlarla anılan Bahaeddin, mezhebin sözcüsü ve Dürziliğe muhalif olan görüşleri reddetmek için yazılmış çok sayıda risalenin müellifidir. Bahaeddin’in, büyük bir vukufla kaleme aldığı risalelerinden özellikle Risaletü’n-nasara’sında Yeni Ahid’i ve Hıristiyanlık ibadetlerini, alışılmışın dışında bir dirayetle incelemesinden dolayı hıristiyan olabileceği ihtimali ileri sürülmektedir. Bahaeddin, Hamza’dan sonra mezhebin devam ettirilmesinde en çok hizmeti geçen hudud olarak bilinir. Mezhep sözcüsü olması sebebiyle devrindeki birçok hükümdara ve devlet ileri gelenlerine mezhebi benimsetmek için mektuplar yazdı; daveti yürütürken içte birtakım bölünmelerle, dışta düşmanlıklarla karşılaştı. Tayin ettiği fakat davetin öğreti ve ahlaki standartlarından uzaklaşan bazı dailerle mücadele etti. Mesela Şam’a tayin edilen Sükeyn, Hakim’e çok benzemesinden faydalanıp 434 (1042) yılında kendisinin Hakim-Biemrillah olduğunu ve rec‘at ettiğini belirterek Kahire’de karışıklıkların çıkmasına sebep oldu. Bahaeddin risaleleriyle bunları önce uyardı, sonra da bütün dailerle ilgisini kestiğini ilan etti. Ardından on yedi yıllık faaliyetlerinin sonunda Menşurü’l-gaybe adını taşıyan 111. risaleyi neşrederek selefleri gibi o da gaybete girdi (434/1042). O tarihten itibaren Dürzilik, Hamza’nın ve diğer hududun ortaya koyduğu prensiplerden başkasını bünyesine almayan, dinlerine girecek kimseleri kabul etmeyen, çıkmak isteyenlere de müsamaha göstermeyen tam anlamıyla kapalı bir fırka haline dönüştü.

Dürziler’e göre Hamza b. Ali ve dört hududun kendilerine has renkleri vardır. Yeşil Hamza’ya, kırmızı Temimi’ye, sarı Kureşi’ye, mavi Samiri’ye, beyaz ise Bahaeddin’e mahsus renklerdir. Fransızlar Lübnan’daki Cebelidürz’e bağımsız emirlik statüsü tanıyınca bu beş renkten oluşan bayraklar resmi merkezlerde görülmeye başlandı. Günümüzde Beyrut Beytü’t-taifeti’d- Dürziyye de aynı bayrağı yaşatmaktadır.



Yazar Hakkında

  • @Dünya Dinleri

    @Dünya Dinleri

    Bırakın Fikirleriniz Özgür Kalsın ! https://www.alternatifforum.org

    Dunyadinleri.Com Yöneticisi

Dünya Dinleri