Maliki Mezhebinin Gelişme Dönemi

Maliki Mezhebinin Gelişme Dönemi
Yazan : @Dünya Dinleri Tarih : Kategori : Maliki Mezhebi Tarihçesi Yorumlar : 0 Okunma : 1704 Beğen : 0

Gelişme Dönemi ; IV. (X.) yüzyılla birlikte Maliki mezhebinin önemli dönüşümler yaşadığı ve bu dönüşümlerin aynı yüzyılın ikinci yarısında gelişme dönemi olarak adlandırılabilecek yeni bir dönemi başlattığı görülmektedir. Bu dönemin başlamasına sebep olan en önemli gelişme Maliki çevreleri arasındaki ilişkilerin artması ve bunun getirdiği sonuçlardır. Teşekkül döneminde her biri nisbeten farklı mezhep birikimi ve metinleri üzerinde yoğunlaşarak gerek fıkhi çalışmalarında gerekse fetva ve kaza sahalarında bu görüş ve metinlere dayanan Mâliki çevreleri, aralarında artan ilmi ilişkiler sayesinde hem mezhep birikimi içinde itibar edilen rivayetler, hem de Maliki fıkhının telif ve tedris usulleri hakkında birbirine daha yaklaşmıştır. Bu gelişmenin en dikkat çekici tezahürü İbn Ebu Zeyd el-Kayrevani’nin çalışmalarıdır. İbn Ebu Zeyd kendi dönemindeki bütün Maliki çevreleriyle ilmi ilişkiler kurmakla kalmamış, söz konusu çevrelerin birikim ve tavırlarını da kendinde meczetmiştir. Farklı çevreler arasında gelişen irtibatı ve bu vesileyle birbirine yaklaşan mezhep içi fıkhi istidlal anlayışlarını temsil eden bir şahsiyet olarak İbn Ebu Zeyd, aynı zamanda Maliki tarihinde müteahhirin döneminin başladığı nokta olarak kabul edilir. Bu gelişmeye paralel olarak Maliki fakihleri, İbn Ebu Zeyd’in er-Risale’si ve İbnü’l-Cellab’ın et-Tefrii gibi, ümmehattaki bir kitabı tek temel kaynak olarak almayan ve belirli bir çevreyi temsil etmeyen fıkıh eserleri yazmaya başlamışlardır. İbnü’l-Kasım’ın mezhep kaynakları hiyerarşisinde Malik’ten sonra yer almasının bütün Maliki çevreleri tarafından benimsenmesi de bu döneme rastlar. “Malik’in görüşü hakkında ihtilaf olursa söz İbnü’l-Kasım’ındır” kuralının Maliki coğrafyasının hemen her yerinde benimsendiğine dair birçok tarihi kayıt bulunmaktadır. Söz konusu kuralla birlikte mezhep kaynaklarının el-Muvaŧŧa, el-Müdevvene ve diğer ümmehat eserleri şeklindeki sıralanması üzerinde de ittifak hasıl olmuştur.

Teşekkül sürecinde ortaya çıkan amel (ma cera bihi’l-amel) kavramı ve uygulaması bu dönemde ve özellikle V. (XI.) yüzyıldan itibaren büyük gelişme göstermiştir. Söz konusu gelişme, aslında bu devirde Maliki fıkhının hayata tatbikine yönelik kavram ve literatür gelişiminin bir parçasıdır. Bu dönem boyunca Endülüs ameli Mağrib’de de bir kaynak olarak kabul edilmiş, hüküm ve fetva meşhur kaviller yerine Kurtuba ameline göre verilmiştir. Vesaik, şürut, ma cera bihi’l-amel ve nevazil kavramları altında Maliki fakihlerinin somut meselelere getirdikleri çözümler kayıt altına alınmış ve tartışılmıştır.

IV. (X.) yüzyılın başında yükselişine devam eden Irak Maliki çevresi özellikle Kadi Abdülvehhab’ın Mısır’a göç etmesiyle beraber bu dönemde zayıflamaya başlamış ve İbn Amrus’un vefatını müteakip V. (XI.) yüzyılın ikinci yarısında yok olmaya yüz tutmuştur. Ancak Maliki fıkhının şekillenmesinde önemli katkıları olan bu çevrenin görüş ve eserleri etkisini sürdürmüştür. Bu dönemde Maliki mezhebi Hicaz, Mısır ve Kuzey Afrika’da bilhassa Fatımiler olmak üzere bazı siyasi otoritelerin baskısına maruz kaldığı için Endülüs çevresi gelişimini kesintisiz devam ettiren tek çevre olarak kalmıştır. V. (XI.) yüzyılın özellikle ikinci yarısında ehl-i hadis Malikiliğinin Endülüs ve Kuzey Afrika’da etkisini arttırdığı görülmektedir dunyadinleri.com. Mezhebin temel metinleri çerçevesinden çıkmayan anlayışa karşı bir tepki olarak İbn Abdülber en-Nemeri’den Kadi İyaz’a kadar bir dizi önemli Maliki fakihi, Maliki fıkhının naslar ve bilhassa hadislerle yeniden irtibatını kurmaya çalışmıştır. Özellikle İbn Abdülberr’in bir yandan Camiu beyani’l-ilm gibi eserlerinde hadis ilminin yaygınlaştırılmasına çalışması, diğer yandan hadislerden fıkhi hükümler çıkaran et-Temhid ve el-İstizkar gibi büyük eserler kaleme alması bu gelişmenin en önemli yansıması kabul edilebilir. Aynı anlayışın bir neticesi olarak dönemin bazı Maliki fakihleri, Maliki fıkhını mezhepleştiği ve bu suretle doğrudan ahad hadislerden hüküm istinbatından uzaklaştığı için ehl-i re’yden saymıştır. Zahiriliğin ( Zahiriyye) aynı dönemde ve aynı coğrafyada İbn Hazm’ın önderliğinde yeniden canlanması söz konusu gelişme ile yakından ilgilidir. Naslardan hüküm elde etmeye veya mevcut hükümlerin naslarla yeniden ilişkilendirilmesine yönelik bu eğilim Muvahhidler Devleti’nin kurulmasıyla yeni bir ivme kazanır.



Yazar Hakkında

  • @Dünya Dinleri

    @Dünya Dinleri

    Bırakın Fikirleriniz Özgür Kalsın ! https://www.alternatifforum.org

    Dunyadinleri.Com Yöneticisi