Şafii Mezhebi Tarihçesi

Kavl-i Cedid Dönemi Talebeleri ve Şafii Mezhebinin Teşekkülüne Katkıları

Kavl-i Cedid Dönemi Talebeleri ve Şafii Mezhebinin Teşekkülüne Katkıları
Yazan : @Dünya Dinleri Tarih : Kategori : Şafii Mezhebi Tarihçesi Yorumlar : 0 Okunma : 2169 Beğen : 0

Şafii’nin Mısır’a gittikten sonra ortaya çıkan görüşleri “kavl-i cedid” veya “mezheb-i cedid” diye anılır. Mısır’da kaldığı dört yıl zarfında külliyetli bir telifat gerçekleştiren Şafii, mezhebin ana malzemesini teşkil eden ve tamamı günümüze ulaşan yeni görüşlerini yazarken, yazdırırken veya açıklarken zaman zaman önceki görüşlerini terkettiğini ve bunların nihai anlayışını temsil ettiğini bizzat ifade etmiştir (Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī, I, 256). Şafii’nin bu döneme ait ilmi faaliyetlerinin ürünlerini ileriki nesillere aktarma hususunda Mısırlı öğrencilerinden Büveyti, Müzeni ve Rebi‘ b. Süleyman el-Muradi merkezi bir yere sahiptir. Şafii’nin öğrencileri ve ravileri içinde bunlar kadar olmasa da Abdullah b. Zübeyr el-Humeydi, Harmele b. Yahya, Rebi‘ b. Süleyman el-Cizi, Yunus b. Abdüla‘la es-Sadefi ve Ebu Abdullah İbn Abdülhakem gibi şahsiyetlere de sıkça atıf yapılır.

a) Büveyti (ö. 231/846).

Şafii’nin en çok güvendiği talebesidir. Kendisine sorulan fetvaların bir kısmını ona yönlendirir ve fetvalarına güvenirdi. Yazdıklarını okuyup tashih eder, davetli olduğu resmi toplantılara kendi yerine onu gönderirdi. Şafii ölümüne yakın ders halkasını ona emanet etmiştir. Ders halkasını dağıtmak için sultan nezdinde girişimlerde bulunan Malikiler’in baskısına rağmen Büveyti yüklü bir borç altına girerek talebeleri bir arada tutmaya çalışmış (İbn Hacer el-Askalani, s. 181), tedris ve telif faaliyetlerini yirmi yıl kadar sürdürmüştür. Ayrıca Şafii’nin telifatından hareketle el-Muhtasar adlı, mezhep içinde türünün ilk ürünü olan bir eser meydana getirmiştir. Kur’an’ın mahluk oluşu konusunda alimlerin sorguya çekilip onlara eziyet edilmesi sürecinin sıkıntılarına maruz kalan Büveyti tutuklanıp Bağdat’a gönderilmiş ve hapiste ayakları prangalar içinde vefat etmiştir. Büveyti’nin hapisteyken gönderdiği, öğrencilere iyi davranması telkininde bulunduğu bir mektuptan o dönemde ders halkasının başında Rebi‘in yer aldığı anlaşılmaktadır (el-Üm, VIII, 580).

b) Müzeni (ö. 264/878)

Cedel ve münazara yönü güçlü olduğundan kelam tartışmalarına eğilim gösteren, fakat hocasının uyarısı üzerine fıkha yönelen Müzeni, Büveyti’den sonra tedris ve telif faaliyetleriyle Şafii’nin fıkhi birikiminin intikalinde, mezhepleşme sürecinde ve mezhebin geniş bir coğrafyaya yayılmasında önemli rol üstlenmiştir. Şafii’nin dağınık bir görüntü veren eserlerinin bütünlüğe ve daha rafine bir yapıya kavuşturulması hususunda seçkin bir yere sahip olan Müzeni’nin ilmi faaliyetlerinin son merhalesini temsil eden el-Muhtasar’ı Şafiiler’in telifatı için ana kaynak işlevi görmüştür. er-Risale’yi 500 defa, bir rivayette ise elli yıl boyunca mütalaa ettiğini, her defasında bilmediği yeni bir şey öğrendiğini söyleyen Müzeni, el-Muhtasar’ın başında Şafii’nin ne kendisi ne de bir başkasının taklit edilmesine kesinlikle karşı olduğunu, dinini öğrenmek ve ihtiyatlı davranmak isteyenlerin dikkatine sunmak amacıyla bu eserini Şafii’nin ilminden ve sözünün anlamından meydana getirdiğini belirtmiştir. Onun zaman zaman müstakil bir müctehid gibi davranması, görüşlerinin Şafii’nin usulünü esas alan birer tahric mi yoksa bağımsız birer ictihad mı sayılacağı noktasında tereddütlere yol açmıştır. Bağımsız ictihad izlenimi veren görüşleri “teferrüdat” şeklinde nitelenip mezhep yapısına dahil edilmemiş, Şafii’nin usulünü esas alan tahricleri ise “vücuh” olarak nitelenip mezhep içinde ikinci sırada bir statü kazanmıştır. Schacht, Şafii’nin fıkıh birikimini mezhep yapısına kavuşturan kişinin Müzeni olduğunu belirtir (An Introduction to Islamic Law, s. 58; EI² [İng.], IX, 185 dunyadinleri.com) ve Şafii mezhebinin teşekkülünü onunla başlatır. A. Shamsy ise el-Muhtasar’ı kaleme alması yanında hocasının ders halkasının ilk halefi olması gibi sebeplerle Şafii mezhebini Büveyti ile başlatır. Schacht’ın kriterleri esas alındığında bu görüşe hak vermemek mümkün değildir. Fakat mezhepleşmenin, Büveyti ve Müzeni’nin öncü konumları göz ardı edilmeksizin bir süreç olarak nitelenmesi daha isabetli görünmektedir. Enmati, İbn Süreyc, Zekeriyya b. Yahya es-Saci gibi ikinci kuşağın ileri gelen fakihlerine de hocalık yapmış olan Müzeni seksen dokuz yaşında vefat ettiğinde geride birçok eser bırakmıştır. Bunlardan günümüze ulaşan ve Kitabü Muhtasari’s-saġīr olarak da bilinen el-Muhtasar pek çok kimse tarafından rivayet edilmiş, fakat daha çok Ebü’l-Abbas el-Esam en-Nisaburi’nin rivayeti şöhret bulmuştur (İbnü’n-Nedim, s. 262).

c) Rebi‘ b. Süleyman el-Muradi (ö. 270/884)

Şafii’nin cedid çerçevesindeki bütün fıkhi görüşlerini ve “nususü’ş-Şafii” diye bilinen Şafii’nin Mısır dönemine ait kendi ibarelerini herhangi bir tasarrufta bulunmadan ileriki nesillere intikal ettirme işini gerçekleştirmesi sebebiyle mezhep içinde önemli bir konuma sahip olmuştur (aş.bk.). Bu konuda en güçlü ravi kabul edildiği için İslam coğrafyasının çeşitli bölgelerinden Şafii’nin ilmi birikimini almak isteyenler ona akın etmişlerdir (İbn Kādi Şühbe, I, 34). Muhammed b. İsmail et-Tirmizi’nin tesbitine göre bunların sayısı 200 civarındadır. Rebi‘in Şafii’den rivayet ettiği eserler, bir yandan mezheb-i kadim adına aktarılan eserlerle mukayese imkanı verirken diğer yandan özellikle mezheb-i cedidi daha çok ihtisar ederek ve yer yer tahricler ekleyerek aktaran Müzeni’nin, eserlerinde Şafii’nin müktesebatını kavrama ve aktarma başarısını ve sadakatini ölçme imkanı vermesi açısından son derece önemli bir işlev görmüştür.

d) Abdullah b. Zübeyr el-Humeydi (ö. 219/834)

Şafii ile birlikte Mısır’a gitmiş, vefatına kadar onun derslerine katılmış, ardından Mekke’ye dönmüş ve Şafii’nin görüşlerini orada yaymıştır (Şirazi, Ŧabaķātü’l-fuķahaǿ, s. 99-100; Sübki, II, 140).

e) Harmele b. Yahya (ö. 243/ 858)

İbn Vehb’in hadis birikimini tevarüs eden Harmele b. Yahya, Şafii’den fıkıh tahsil ederek onun Mısırlı talebeleri arasına katılmış ve Kitabü Ĥarmele adı verilen müstakil bir eseri Şafii’den rivayet etmiştir. Ayrıca kaynaklarda el-Mebsuŧ ve el-Muhtasar adlı eserleri olduğu belirtilmektedir. Esasen Şafii’nin talebeleri kendilerini Şafii’nin görüşleriyle sıkı sıkıya bağlı hissetmiyor, yeri geldiğinde kendi kanaatlerini ifade ediyor ve o dönemde bu tutum yadırganmıyordu. Mezhepleşme süreci tamamlandıktan sonra mezhep imamına ait görüşlerin dışındakilerin mezhep yapısıyla uyumlu olup olmamasına göre farklı değerlendirmeler yapılmış, bu yapıya uygun olmadığına kanaat getirilen görüşler mezhebin bünyesine dahil edilmemiştir. Bu bağlamda Harmele’nin açıkladığı bazı fıkhi görüşlerin de Şafii’den nakil mi yoksa kendisine mi ait bulunduğu hususunda farklı değerlendirmeler yapılmış; nakil olmadığı tesbit edilenler Şafii’nin usulü esas alınarak yapılan bir tahricse mezhep içinde birer vecih sayılmış, değilse bağımsız bir ictihad, dolayısıyla mezhebi bağlamayan görüşler olarak değerlendirilmiştir (Sübki, II, 131).

f) Ebu Abdullah İbn Abdülhakem (ö. 268/882)

Kendini bütünüyle Şafii’nin derslerine veren, fakat ders halkasının başına geçme beklentisi gerçekleşmeyince irtibatını kesip Malikiler’in safına dönen İbn Abdülhakem bununla kalmamış ve er-Red Ǿale’ş-ŞafiǾi fima halefe fihi’l-Kitab ve’s-Sünne adıyla bir eser kaleme almıştır. Buna rağmen Şafii tabakat kitaplarının biyografisine yer vermesi Şafii’ye ait birtakım mesaili rivayet etmiş olmasıyla izah edilir (Ebu asım el-Abbadi, s. 20-21; Sübki, II, 67-69).

g) Rebi‘ b. Süleyman el-Cizi (ö. 256/870)

Ebu Davud, Nesai, Ebu Bekir b. Ebu Davud, Ebu Ca‘fer et-Tahavi gibi hadis ve fıkıh alimleri ondan rivayette bulunmuştur. Şafii’nin isim ve künyesi aynı olan diğer talebesi Rebi‘ b. Süleyman’dan Cizi nisbesiyle ayrılır. Mezhep literatüründe mutlak şekilde Rebi‘ geçtiğinde Rebi‘ b. Süleyman el-Muradi kastedilir. Zira Cizi’nin Şafii’den rivayetleri son derece sınırlıyken diğeri neredeyse Şafii’nin Mısır dönemine ait bütün eserlerini rivayet etmiştir.

h) Yunus b. Abdüla‘la es-Sadefi (ö. 264/878)

Daha çok rivayet ilminde, özellikle de haberlerin sahih ve zayıf olanlarını ayırt etme konusunda temayüz etmiştir. Şafii füru-i fıkıh literatüründe adı pek fazla geçmez. Daha çok hadiste öne çıktığı için talebelerinin çoğunluğunu da hadisçiler oluşturmaktadır. Tabakat eserlerinde talebeleri arasında sadece ileri gelen hadis alimlerinin isimleri sayılırken torununun yaptığı araştırmalar neticesinde daha kabarık bir liste ortaya çıkmıştır.



Yazar Hakkında

  • @Dünya Dinleri

    @Dünya Dinleri

    Bırakın Fikirleriniz Özgür Kalsın ! https://www.alternatifforum.org

    Dunyadinleri.Com Yöneticisi