Deizm

Deizm
Yazan : Kutsal Yılmaz Tarih : Kategori : Felsefi Akımlar Yorumlar : 0 Okunma : 9972 Beğen : 0

Kehanetlerin, mucizelerin, dini dogmaların, demagojilerin ve kaynağı ilahi ilan edilen dinlerin reddinden dolayı peygamberler, kutsal kitaplar, sevap, günâh, ibâdet, dua, vahiy, kader, ahiret, cennet, cehennem, melek, cin ve şeytan gibi kavramlar bu inanışta yoktur. Deizmi oluşturan temel inançlar dışında bazı deistler ölümden sonra yaşama veya reenkarnasyona inanabilir. Onların ölümden sonraya dair inançları ruhanidir fakat dini değildir.

Deizm kavramı ilk olarak 17. yüzyılda özellikle İngiltere’de kullanılmaya başlanmıştır.Terim Lâtince Tanrı anlamındaki Deus sözcüğünden türetilmiş ve özgür düşüncelilerin Tanrı inancını belirtmede kullanılmıştır.

Deist düşüncenin eski zamanlardan beri var olduğu düşünülmektedir. Deizm kelimesi ise; 17. yüzyılda özellikle İngiltere'de kullanılmaya başlanmıştır. Doğal dine inanış 17. yüzyılda Avrupa'da bir devrim olmuş; birçok kültür bu akıma destek vermiştir. Rönesans dönemindeki hümanist yaklaşım; Avrupa'nın Klasik Roma ve Antik Yunan dönemindeki düşünceleri çalışmaya itmiştir. Mitoloji üzerine yapılan araştırmalarda da; birçok dinin kendinden önceki dinlerden örnekler alarak hikayelerde karakterlerin isimlerini değiştirerek kullandığını ortaya çıkarmıştır. Bunun yanı sıra; eski dokümanların analiz edilmesi doğrultusunda ve bilimin de sunduğu olgularla tarihte ilk defa Hristiyan toplumlar tarafından İncil eleştirilmiştir. Yapılan araştırmalar doğrultusunda; Dünya Tarihi'nin İncil'de anlatıldığından çok daha farklı olduğu ortaya çıkmıştır. 16. ve 17. yüzyılda Avrupalıların Amerika, Asya ve Pasifik'i de keşfetmesinden sonra; aradaki farklılıklardan, dini Nuh'tan geliş teorisinin bozduğuna inanılmıştır. Bu konuda Herbert; De Religione Laici (1645) de şu sözleri yazmıştır: Birçok inanış ya da din, açıkca, birçok ülkede uzun süredir vardı ve kesinlikle kanun koyucuların bahsetmediği bir tane bile yoktu, Wayfarer'ın Avrupa'da bir tane bulması gibi, başka biri Afrika'da, Asya'da ve bambaşka bir tanesi de Hindistan'da... Bu doğrultuda; Hristiyanlığın birçok din arasındaki dinlerden biri olduğunun farkına varılmış; ve hiç bir şeyin bir dinin diğerinden daha iyi ya da daha doğru olduğunu ispatlamayacağına inanılmıştır.

Bu akım, 17. yüzyılın ilk yarısında İngiliz düşünür Edward Herbert ile başladı ve en yaygın olduğu ülke İngiltereydi. Cherbury’li Lord Herbert İngiliz deizminin babası olarak kabul edilmekteydi. Onun takipçisi Charles Blount , bir deist olduğunu açıkça beyan eden ilk düşünürdür ve ölümünden sonra yayınlanan Summary Account of Deist’s Religion adlı eseri deist fikirlerin yayılmasında hayli etkili olmuştur. Daha sonra John Toland, Christianity Not Mysterious ve Matthew Tindal Christianity as Old as the Creation adlı eserinde deist fikirleri açıklamış ve yaygınlaştırmıştır. O, bu eserinde doğal dinin Hıristiyanlıkla veya daha geniş bir ifade ile vahyedilmis dinle aynı doğruluk ve mükemmelliğe sahip olduğunu ve yine hem doğal din hem de vahyedilmiş dinin aynı amaca sahip olduğu ve dolayısıyla onların ahlâki kurallarının da aynı olması gerektiğini ifade eder. Zaten onun bu eserinin diğer adı da The Gospel, A Republication of the Religion of Naturedır.

Deizmin en ünlü temsilcilerinden olan John Toland, bir doğal din kültürünün taslağını çizerek Pentheistikan adlı eserinde bunu izah etmiştir. Ona göre, böyle bir kültürün rahibi bilim, kahramanları ise insanlık kültürünün tarihindeki büyük yetiştiriciler olacaktı. Shaftesbury, deizm anlayışı içerisinde yer alan bir düşünürdür. Ona göre din, insanın hayatının yücelmesidir. Tanrıyı biz evren gibi kendi mükemmel eseri içerisinde bulabiliriz; çünkü tabiat her yanı ile kendisine şekil vermiş olan büyük sanatçının izlerini taşır, Onun bu engin dünya görüşünün temeli “güzellik” idesine dayanır.

Fransız deistleri içindeki en önemli ve tanınmış sima olan Voltaire, Newton fiziği ve tabiat kanunu fikrini esas alan bir doğal din anlayışını savunmuştur. Evrensel çekim kanunundan hareketle Newton fiziğini yorumlayan Voltaire, Tanrı’nın sürekli yaratıcılığı inancı ile evrendeki tabiî süreklilik fikri çeliştiği için deizme ulaşmıştır. Onda en çok göze çarpan deistik özellik, Hıristiyanlığa ait kutsal metin ve dini yapılanmaları istihzacı bir eleştiri üslubuyla daima alaya almasıdır.

Rousseau ise Voltaire’in akılcı ve katı deizmini romantik ve esnek bir anlayışla sürdürmüştür. Filozofa göre, insanda doğuştan mevcut olan iyilik ve adalet duygusu sonradan kötülüğe ve eşitsizliğe dönüşebilmekte, ancak insanın tabiatında var olan ışık ona yeniden yol gösterebilmektedir. Bu görüşler Hıristiyanlığın doğuştan günahkar insan anlayışına ve dolayısıyla İsa’nın kurtarıcılığı inancına aykırıdır; ayrıca kilisenin yol gösterici rolünün ve ruhani otoritesinin yerine akli aydınlanmayı koymaktadır.

Thomas Paine, 1784 yılında yayımladığı, Akıl Çağı adlı kitabında o meşhur sözünü söyler:"Dünya vatanım, tüm insanlar kardeşim ve iyilik yapmak dinimdir."

Rousseau ve Voltaire, deizm anlayışı içerisinde yer alan Fransız filozoflardır. Özellikle Voltaire, Tanrı düşüncesinden başka her şey saçmadır, ” Tanrı olmasaydı biz o'nu icat etmek zorunda kalacaktık, ama bütün tabiat O'nun varolduğunu bize haykırmaktadır, demiştir. Rousseau’ya göre de din, yüksek bir varlığın bizlere verdiği yüksek bir duygudan ibarettir. Rousseau’ya göre her vatandaşa görevini sevdirecek akla uygun bir evrensel uygarlık dini yeterlidir.

Bilimsel Gelişmeler

20. yüzyılda kuantum kuramının gelişmesiyle beraber fizik felsefesi belirleyici bir güncellik kazanmış, evrenin doğasının belirlenirci mi yoksa belirlenemezci mi olduğu çokça tartışılmış ve kuantum mekaniğinin farklı yorumları ortaya atılmıştır. Önbilimsel nitelikte ortaya çıkan bu yorumlar daha sonra bilimsel bilginin sentezlenmesine ve çeşitli teorilerin hem düşünce deneyleriyle hem de yüksek enerjili parçacık hızlandırıcıların, dev teleskopların, dedektörlerin ve uzay sondalarının kullanıldığı gözlem ve deneylerden elde edilen sonuçlarla matematiksel formülasyonlara oturtarak ispatlamasına ön ayak olmuştur.

20. yüzyılda gelişen bilimsel keşifler (1915-genel görelilik kuramı, 1929-kırmızıya kayma, 1964-kozmik mikrodalga arkaplan ışıması) ışığında bildiğimiz evrenin Büyük Patlama ile bir başlangıcı olduğu kanıtlanmıştır. Kuantum mekaniğinin çoğul dünyalar yorumuna göre gerçekliğin kendisi olarak tüm kainat için tek ve evrensel bir dalga fonksiyonu mevcuttur. Bu evrensel dalga fonkisyonu her şeyin dalga fonkisyonu olarak, bildiğimiz dünyamızdaki bütün olasılıkları ve hatta bunun dışında evrilmesi olası bütün dünyaları kapsamaktadır.

Modern deistler klasik deizm inanışını, modern felsefe ile birleştirerek günümüz bilimiyle kullanmak istemişlerdir. Bu doğrultuda da birçok yeni inanışın çıkmasına sebebiyet vermiştir. Eski deizm inanışında; Tanrı ile kişisel bir diyalog yahut karşılaşma mümkün gösterilirken; günümüzde Tanrı'nın insanüstü olduğu ve Tanrı'yı anlamanın insan mantığı sınırları içinde olmadığına inanılmıştır.

Deistik Kavramlar

Dünya Deistler Birliğinin derlediği bazı deistik kavramlar şunlardır;

  • Deizm: Durağan ve içinde değişim bulundurmayan öğretilerin, inanışların aksine, tüm insanların yapabildiklerinden daha yüce evrensel bir yaratıcı gücün varlığına yönelik sonsuz inanç ile insanın doğuştan sahip olduğu aklıyla doğanın ve evrendeki kanun ve tasarımın kişisel gözlemlerle onaylanıp benimsenmesidir.
  • İman: Deistler Yaratıcının varlığına inanmaları için "iman"a gereksinmezler. İnanışta "iman" değil, koşulsuz "güven" vardır. Voltaire’den şöyle der: “İman nedir ? Apaçık ortada olan şeye inanmak mıdır? Hayır. Bana göre apaçık ortadadır ki, varlığı gerekli olan, sonsuz, yüce ve akıllı bir yaratıcı vardır. Bu iman ile değil akıl ile alakalıdır."
  • Tanrı: Doğadaki tasarım ve kanunların kaynağı olan evrensel yaratma gücü.
  • Akıllı Tasarım: Akıllı tasarımdan kasıt doğadaki yapılardır, mesela gözlemlenebilir olan ve akıllı bir tasarımcı gerektiren DNA’nın karmaşıklığı. Bu başlık altında “YAPI” dan kastettiğimiz, bir şeylerin sonsuz bir işbirliği motifi ile planlanmasıdır...
  • Doğal İnanç ya da Doğal Din: Doğanın tasarımlarına, kanunlarının ve aklın uygulanmasına dayalı Tanrı inancıdır.
  • Felsefe: Var oluş ilkelerinin ve gerçeklerinin öğretisi, bilgi veya inanış.
  • Mantık/Akıl: Gerçeklere dayalı mantıksal çıkarımları veya sonuçları şekillendirmede kullanılan ruhani güç.
  • İnanç: Sebebe, doğaya ve evrenin amacına ilişkin inançlar dizisi.
  • Vahiy: Deizmde vahiy bulunmamakla birlikte, vahiy kavramına farklı anlamlar yüklendiğine rastlanır. Örneğin Thomas Paine vahyi şöyle anlatır: "Bazıları, "Tanrı kelamı yok mudur, vahiy yok mudur?" diye soracaklar belki. Ben buna evet derim, Tanrı kelamı ve vahiy vardır. Tanrı kelamı gözlemlediğimiz evrendir: bu anlamıyla hiçbir insan icadının ne karşı çıkabileceği, ne de değiştirebileceği bir kelamdır ve Tanrı insana evrensel bir dille seslenmektedir. İnsan dili yerel ve değişkendir bu nedenle de değişmez ve evrensel bilgi için kullanılmada yetersiz kalır."
  • Güven: Güven, bir insanın mantık süzgecinden geçirdikten sonra başka bir insana veya başka bir şeye inanmasıdır.



Yazar Hakkında

  • Kutsal Yılmaz

    Kutsal Yılmaz

    Her nefs ölümü tadacaktır , sonra bize döndürüleceksiniz.

İlgili Sayfalar

Yorum Yaz


Yazdığınız yorumların genel ahlak kurallarına uygun olmasına özen gösteriniz. Ayrıca yazdığınız yorumlarda isminiz e postanız eksik yanlış olmamalıdır aski halde yorumlarınız onaylanmaz dikkate alınmaz cevap verilmez.

Felsefe