Diğer Dinler ve Dini Konular

Din mi; iman mı ?

  • Ârif Cemil
    Ârif Cemil
    dunyadinleri.com/murat83871
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Manisa
    Meslek : Serbest
    Giriş : 2174
    İnandığınız Din : Belirtmiyor
    İnançlı Birimisiniz? : İnançlıyım
  • Yazan : Ârif Cemil Tarih : Kategori : Diğer Dinler ve Dini Konular Cevaplar : 6 Okunma : 2723 Beğeniler : 0
    Din mi; iman mı ?

    Hemen bütün inanç sistemlerinde, din değiştirme fikri pek hoş karşılanmaz. "Dönek/dönme" şeklinde aşağılayıcı betimlemeler yapılır. İslamda dinden çıkmanın/mürted olmanın cezâsı ölümdür. Her ne kadar; Kur'anda bu paralelde net bir âyet olmasa da, bazı hadisler mesned yapılarak, İslâmdan çıkanların öldürülmesi şartı, şeriat’te yer bulmuştur. Özellikle ilk halife Ebûbekir'in, zekât vermeye yanaşmayan Arap kabileleri üzerine sefer düzenleyip çoğunu öldürmesi; 'mürted'in öldürülmesi noktasınde bir içtihad oluşmasına yol açmıştır.

    Benim bu başlığı açma sebebim; İslâm'ın bu hükmünün eleştirisi değil. Kişinin inancını sorgulaması, her dinsel prensibin temelinde bir mantıksal örgü araması kültür dindarlığında pek hoş karşılanmaz. “Biat” kültürü, imanı değil, koşulsuz teslimiyeti emreder. Hele inandığın varlık “Yaratıcı” ise, O’ndan geldiği iddia edilen her emre bilâkayduşart uyulmalı ve “hikmet”i Tanrı’ya bıraklımaldır. Bu durumda, kendi inancının dayattığı her şeye sorgusuz boyun eğen kültür dindarı; başkasının inancında yer alan ve hattâ kendi inanç sistemindeki “abuk”luklardan çok daha kabûle şâyan hususları sorgulayıp kendince “hatâ” bularak tatmin olur. Kendi inancını sorgulamaya gerek duymazken; başka inançlarda gördüğünü zannettiği “çelişki”(!)ler üzerinden, imânının güçlendiğini sanır. İnancının dayandığı Tanrısal prensplerin farkındalığıyla değil, başka inançlarda gördüğü “yanlış”larla avunur. Aslında bu duruma yol açan iki temel etken vardır.

    1 – İnançta samimiyetsizlik;

    2 - İman zannedilen şartlanma ile, dinsel düşünce yetilerinin dumûra uğratılmış olması

    Maalesef çok az insan, "Yahu, peşi sıra gittiğim bu yol, gerçekten Tanrı'nın yolumudur ?" diye düşünür ve sorgular. Çoğumuz, iman ve şartlanmışlık arasındaki kalın çizginin farkında bile değilizdir. Ebedi hayatta rahat edebilmek, günahları azaltmak ve sevapları çoğaltmak için “dürüst” görünür ve Tanrı’ya Cennet mukabilinde iman ve ibâdet ederiz. İnsanın bu riyâkârlığı kendisine yakıştırması hayret edilecek bir durum değildir. Hayret edilmesi gereken, bu iki yüzlülüğün “iman” olarak algılanması ve bu samimiyetsiz tavırlarla Cennet’e girileceğinin zannedilmesidir. Yaşayan her insanın kendine has bir dünyası olabilir. Ama herkes için değişmeyen, aynı olan Tanrı’yı, izâfi dünyamızın sınırlarına hapsedip, bunu da daha sonra, “evrensel” diye başkalarına satmaya çalışmak gerçekten çok çirkin. İnsanlara huzur getirmesi beklenen dinlerin; tarihsel süreçte, dünyadaki büyük katliam/acı ve kederlerin müsebbibi olması düşündürücüdür. Bence bu durum, Tanrı algısının inasani perspektif’e hapsedilerek servis edilmesinden kaynaklanıyor.

    Yâni; "Tanrı, 'İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım' dedi..." Yaratılış: 1/26 hükmünce, Tanrısal ahlâk ve doğruluğun peşinde olmak yerine; ebedi hayatta vaad edilen ödül uğruna ahlâklı görünmek gibi bir ikiyüzlülük içerisine giriyoruz. Eğer bu ikiyüzlülüğü "Tanrı" istiyorsa, insanları riyâkârlığa özendiriyor demektir

    Demek ki, insanın evvel emirdeki amacı, kendisini var edene benzeme şerefine ulaşmak ve bu şerefe ulaşma noktasında, riyânın kokusuna dahi bulaşmadan, Tanrısal doğruluğu kazanma uğruna cehd edip çalışmaktır.

    ‘Evet’iniz evet, ‘hayır’ınız hayır olsun. Bundan fazlası şeytandandır. Matta: 5/37

    Fakat, burada mühim soru şudur. Her insan yaşadığı kültürel çevrenin kendisine dayattığı inancı sorgulamadan kabul ederek, samimi bir inanca sâhip olabilir mi ? Cehennemden kurtulmak ve "post”u Cennet’e atmak için yapılan ibadetleri, Rab samimi bulup kabul eder mi ? "Bâtıl" bir dine inanan, ya da hiç bir dine inanmadan ölen dürüst bir insan Cehennem'e giderken, "Hasbel kader" doğru inanç sistemi içerisinde yaşamış ve inancını samimi biçimde sorgulamamış bir üç kâğıtçı, sırf "inandım" deyip “arâzi”ye uyarak, 'Cennet ehli" mi olacaktır ? Başka bir deyişle, (X) dini gerçek din ise, o dinin hâkim olduğu kültürde doğanlar Tanrı'dan 'torpilli' insanlar mıdır ?

    İman, biryesel bir olgudur. İnsan ile Rab’bi arasındaki o müstesna yerinden alınıp, geniş kitlelere hükmetme adına oluşturulan kurallar yığını hâline dönüşüp, kurumsallaşınca; din ortaya çıkıyor. Bu aşamada kişilerin içinde yaşadıkları topluma duydukları aidiyet duygusu, dinsel motiflerle kamufle edilip, hayâsızca sömürülüryor. Çünki, iman kurumsallaşması üzerinden hatırı sayılır bir rant kapısı açılıyor. Bu itibarla; birileri kendisini “seçilmiş halk” görürken, diğeri kurtuluşun İsâ’ya; bir diğeri de Muhammed’e imandan geçtiğini iddia ediyor. Ben, Dünyanın en dürüst insanı olsam bile; seçilmiş halk’tan, Hristiyan veya Müslümanlardan birisi değilsem, bu kültürlere ait olanların en çirkefinden bile daha aşağıda bulunuyorum demektir.

    Buna şaşmayın.

    İman sosyo-ekonomik yapının bir parçası olup gelenekleşirse, başka ne beklenebilir ki ? Her toplumun bir kültür kimliği var ve bu kimlik, devlet denilen siyasal erk’in en birinci hükmetme aracı. “Miilet” olgusu kan bağından ziyade ortak bir kültür, tarihsel geçmiş ve gelecek hedefine dayanmakta. Benim Rab’bim ile irtibatım iman üzerinden olursa, buna kimse müdâhele edemez. Ama; insanların Tanrıya inançları “din” denen kurallar yığınına bağlanıp, bu kurallar da siyasi erk’in kontrolünde olunca; bizlerin nasıl bir yaratıcıya inanacaklarına, inanç/ibâdet sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğine de devlet denen otorite karar veriyor. Bu gün, bir çok kültürün ‘Tanrı’sı o kültürlerde egemen olan siyasi otorite; yâni, devlettir. Ama; bunun farkındalığını yaşayan kaç kişidir, orası muammâ.

    Ben şuna inandım ki; sömürünün an aşağılığı, en şerefsizi, ne hayâsızca yapılanı; “Tanrı” adına olanıdır. Sömürü deyince akla hemen para gelmesin. Yıllarca sömürünün, para ve emek hırsızlığından ibâret olduğu masalıyla uyutulduk. En berbat sömürü, insanın fikirsel/düşünsel alanda gelişimini önleyerek, onu toplumun sıradan bir parçası hâline getirme uygulamasıdır. Korku ve zaafları ‘canlı’ tutulan insan, aklını bunlara teslim ettiği için, daha kolay kullanılır ve sömürülür.

    Bu nedenle, kişide Tanrısal ahlâk ve doğruluk arama yerine; çoğu, hangi sebeple ortaya çıktığı anlaşılamayan ve fakat geniş kitleleri zapt-u rapt altında tutmada epey işe yarayan ve adına “din” denilen kurallar yığını ile, insanların inaç sahasındaki düşünsel faaliyetleri dumura uğratılır. Herkes için geçerli olması gereken prensipler yerine; Mûsâ, İsâ, Muhammed isimleriyle makyajlanmış kültürler, “Din” maskesiyle servis edilerek, birer “Cennet bileti”ne dönüştürülürler.

    Bunun içindir ki, benim dinimden olan insanların en çirkefi, başka kültürlerin en dürüstünden daha “itibarlı”olarak algılanır. Hasbel kader, benim kültürümde dünyaya gelmiş birisi “İnandım” demişse, yaptığı bütün âdiliklere rağmen, cezâsını çektikten sonra Cennet’e gider. Ama; “öteki” kültürün dürsüt insanı bütün iyiliğine rağmen inanmadığı için ebedi Cehennemde kalacaktır. Ateist bir bilim adamı ömrü boyunca yaptığı çalışma ve buluşlar ile belki de insanoğluna bin yıllar sürecek imkânlar ortaya koyarken, inanmadığı için "Cehennem"lik; ama, kendisnden başka kimseye faydası dokunmmış, ibadetlerini dahi sadece kendi menfaatlerini düşünerek yapmış sıradan bir insan da, "inandım" dediği için Cennet"lik öyle mi ?

    Kanâatimce günahın en büyüğü de, böyle bir saçmalığı Tanrı’ya yakıştırmaktır. Bu sorunun çözümünün, Matta İncili 5. bölümde bulunan "gerçek mutluluk" başlığındaki âyetlerde olduğunu düşünüyorum.“Din değiştirme” tanımlaması, gerçekten de insanı çok rahatsız ediyor. Aslında her din Cennet tapusunun sadece kendisinde olduğunu iddia etmekte. Bu itibarla, birini terk edip, diğerine geçmenin hiç bir mantıksal tarafı yok. Din değiştirme demeyelim de, insan gerçek anlamda imanın ne olduğunu öğrenebilir ya da tümden inanç düzleminden çıkıp; ateist, agnostik veya deist olabilir.

    Bilinçli bir şekilde yapılan seçim insana zarar vermez. Çünki, hatâ da yapılmış olsa, kişideki araştırma/öğrenme isteği zamanla insanın hatâsından dönmesini sağlayabilir. Esas tehlike; inancını çevresel şartlardan edinmiş olan bir kimsenin, sâhip olduğu şartlanmışlığı “iman” zannedip onunla avunmasıdır.

    İmza

Gerçek iman tahkiki imandır.Yani araştırılarak,sor…

  • Burak Kaya
    Burak Kaya
    dunyadinleri.com/burak2c264
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : DiğerYerler
    Meslek : Öğrenci
    Giriş : 103
  • Yazan : Burak Kaya Tarih : Beğeniler : 0

    Gerçek iman tahkiki imandır.Yani araştırılarak,sorgulayarak varılan imandır.Ve bu iman dünyayı değiştirebilme inancını içinde taşır.Ancak bugün birçok kişi iman deyince taklidi imanı anlıyor.Ve inanç olarak yalnız Tanrı'nın otorite kabul edileceği değerler sistemini değil,atalar öğretisini kabul ediyor.Bu gelenekçi-muhafazakar inanç biçiminin peygamberlerin inkılabi imanı ile uyumlu olmadığını düşünüyorum.Peygamberler dinsizlikle değil varolan sömürü dinleriyle,atalar öğretisiyle mücadele etmediler mi?

    İmza

    Naziler komünistleri götürdüklerinde sustum. Çünkü ben komünist değildim... Sendikacıları götürdüklerinde sustum. Ben sendikacı değildim... Sosyalistleri içeri aldıklarında sustum. Ben sosyalist değildim... Yahudileri tutukladıklarında sustum. ...Çünkü ben yahudi değildim... Sonra benim için geldiler. Ve artık ses çıkaracak kimse kalmamıştı." - Martin Niemöller.

Müslüman olmak ,bir dine değil de bir mafyaya girm…

  • Venganza de Liqari
    Venganza de Liqari
    dunyadinleri.com/devkanya2aa38
    buradaydı
    Cinsiyet : Bayan
    Şehir : DiğerYerler
    Meslek : DinGörevlisi
    Giriş : 382
  • Yazan : Venganza de Liqari Tarih : Beğeniler : 0

    Müslüman olmak ,bir dine değil de bir mafyaya girmeye benziyor, girerken cennet vaadi, çıkarken kurşunlar.

    Bir insanı kalmak istemediği bir dinde ölüm cezasıyla korkutarak zorla tutmaya çalışmak çok çirkin, insanlık dışı.

    Ama müslümanlar için bir şeyin insanlıkdışı olması önemli değildir zaten, islamdışı olmasın yeter.

    İman değil vicdan prangası. Tanrı kurtarsın, ne diyeyim.

    İmza

    Tevrat : Yeremya , Bölüm :44 , Ayetler : 16-17-18

    16 "Yehova'nın adıyla bize söylediklerini dinlemeyeceğiz!

    17 Tersine, yapacağımızı söylediğimiz her şeyi kesinlikle yapacağız: Gökler Kraliçesi'ne buhur yakacak, atalarımızın, krallarımızın, önderlerimizin ve kendimizin Yahuda kentlerinde, Kudüs sokaklarında yaptığımız gibi ona dökmelik sunular dökeceğiz. O zamanlar bol yiyeceğimiz vardı, her işimiz yolundaydı, sıkıntı çekmiyorduk.

    18 Oysa Gökler Kraliçesi'ne buhur yakmayı, dökmelik sunular dökmeyi bıraktığımız günden bu yana her yönden yokluk çekiyoruz; kılıçtan, kıtlıktan yok oluyoruz."

Alıntı X Shankara Demişki : Müslüman olmak bir din…

  • Burak Kaya
    Burak Kaya
    dunyadinleri.com/burak2c264
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : DiğerYerler
    Meslek : Öğrenci
    Giriş : 103
  • Yazan : Burak Kaya Tarih : Beğeniler : 0

    Alıntı X Shankara Demişki :
    Müslüman olmak bir dine değil de bir mafyaya girmeye benziyor girerken cennet vaadi çıkarken kurşunlar Bir insanı kalmak istemediği bir dinde ölüm cezasıyla korkutarak zorla tutmaya çalışmak çok çirkin insanlık dışı Ama müslümanlar için bir şeyin insanlıkdışı olması önemli değildir zaten islamdışı olmasın yeter İman değil vicdan prangası Tanrı kurtarsın ne diyeyim


    Cevap :

    "La ikrahe fiddin=Dinde zorlama/faşizm yoktur."

    Bir kişi Müslümanlara karşı savaş açmadıkça öldürülmez.Mürtedin katli denen mesele tamamen siyasi bir meseleyken,yani önceden Müslüman olup sonra Müslümanlara savaş açanlara ilgiliyken bir takım din(i)darlar tarafından inancını değiştirenin katli caizdir şeklinde Allah'ın buyruğuna ve insan haklarına aykırı bir şekilde kabul edilmiş.

    İmza

    Naziler komünistleri götürdüklerinde sustum. Çünkü ben komünist değildim... Sendikacıları götürdüklerinde sustum. Ben sendikacı değildim... Sosyalistleri içeri aldıklarında sustum. Ben sosyalist değildim... Yahudileri tutukladıklarında sustum. ...Çünkü ben yahudi değildim... Sonra benim için geldiler. Ve artık ses çıkaracak kimse kalmamıştı." - Martin Niemöller.

Alıntı Burak Kaya Demişki : La ikrahe fiddin=Dinde…

  • Ârif Cemil
    Ârif Cemil
    dunyadinleri.com/murat83871
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Manisa
    Meslek : Serbest
    Giriş : 2174
    İnandığınız Din : Belirtmiyor
    İnançlı Birimisiniz? : İnançlıyım
  • Yazan : Ârif Cemil Tarih : Beğeniler : 0

    Alıntı Burak Kaya Demişki :
    "La ikrahe fiddin=Dinde zorlama/faşizm yoktur."


    Cevap :

    " O kendilerine kitab verilenlerden oldukları halde ne Allaha ne Âhıret gününe inanmıyan, Allahın ve Resulünün haram ettiğini haram tanımıyan, ve hak dinini din edinmiyen kimselere küçülmüş oldukları halde elden cizye verecekleri hale kadar harbedin." Tevbe: 29

    Bu âyet, gayr-ı müslimlere gül mü dağıtıyor ?

    İmza

Alıntı Ârif Cemil Demişki : Alıntı Burak Kay…

  • Burak Kaya
    Burak Kaya
    dunyadinleri.com/burak2c264
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : DiğerYerler
    Meslek : Öğrenci
    Giriş : 103
  • Yazan : Burak Kaya Tarih : Beğeniler : 0

    Alıntı Ârif Cemil Demişki :
    Alıntı Burak Kaya Demişki La ikrahe fiddin=Dinde zorlama faşizm yoktur Cevap O kendilerine kitab verilenlerden oldukları halde ne Allaha ne Acirchıret gününe inanmıyan Allahın ve Resulünün haram ettiğini haram tanımıyan ve hak dinini din edinmiyen kimselere küçülmüş oldukları halde elden cizye verecekleri hale kadar harbedin Tevbe 29 Bu âyet gayr ı müslimlere gül mü dağıtıyor


    Cevap :

    Yukarıdaki ayet "dinde zorlama yoktur" genel ilkesiyle anlaşılmak durumundadır.Asi halde ehli kitapla Allaha ve peygambere iman edinceye,Kuranın haram kıldıklarını haram kabul edinceye,hak dine girinceye kadar savaşmak gerektiği sonucu çıkar ki bu Kurana ve Sünnete ters düşer.Demekki ayet bağımsız olarak tüm ehli kitaptan değil,tevbe suresinin bütünlüğüne uygun olarak antlaşmaları çiğneyen "saldırgan müşrikkler" ile işbirliği yapan "saldırgan ehlikitaplardan" söz etmektedir.Bunun bugün için anlamı ister müşrik,ister ehlikitap hatta ister Müslüman olsun kim antlaşmasına ihanet eder,zulme ve zorbalığa kalkışırsa bilsin ki savaş yoluyla zulmüne engel olunur.Zulüm ve zorbalık dışında savaşın sebebi yoktur.Ancak zalimlere düşmanlık vardır...

    İmza

    Naziler komünistleri götürdüklerinde sustum. Çünkü ben komünist değildim... Sendikacıları götürdüklerinde sustum. Ben sendikacı değildim... Sosyalistleri içeri aldıklarında sustum. Ben sosyalist değildim... Yahudileri tutukladıklarında sustum. ...Çünkü ben yahudi değildim... Sonra benim için geldiler. Ve artık ses çıkaracak kimse kalmamıştı." - Martin Niemöller.

sn. Burak KAYA; Tevbe 29 ayetini neye dayanarak bu…

  • Ârif Cemil
    Ârif Cemil
    dunyadinleri.com/murat83871
    buradaydı
    Cinsiyet : Bay
    Şehir : Manisa
    Meslek : Serbest
    Giriş : 2174
    İnandığınız Din : Belirtmiyor
    İnançlı Birimisiniz? : İnançlıyım
  • Yazan : Ârif Cemil Tarih : Beğeniler : 0

    sn. Burak KAYA;

    Tevbe 29 ayetini neye dayanarak bu şekilde yorumluyorsunuz ? Kafanızdaki "Barış ve esenlik peygamberi" algısına uydurmak için mi ? Tevbe 29'un nüzul sebebi ile alâkalı bilgiye sahip misiniz ? Değilseniz; tevbe 28 üzerindee biraz tefekkür edip, bu âyetin Tevbe 29 ile bağlantısını kurmaya çalışın.Tevbe 29'un, öncesi ve sonrasında Ehl-i kitapla ilgili olarak yapılan anlaşmadan söz ediliyor mu bir bakıverin...

    Kur'an âyetlerinin anlaşılıp yorumlanması için, İslâmi ilimlerde eğitimli olmak gerekir."Tevbe suresinin bütünlüğü" derken, kasdınız nedir ? Bu surenin neden besmeleyle başlamadığını ve başlangıçta zikredilen "anlaşma"larla neyin kasdedildiğini biliyor musunuz ? Daha önce sorduğum ve maalesef bir cevap alamadığım Nâsih ve mensuh âyetler hususunda fikriniz nedir ?

    Siz ilgili âyeti kendinize göre yorumlamaktasınız. Buna hakkınız var. Ama o zaman biz, sizin şahsınızı bağlayacak İslâm/Kur'an anlayışınızı münâkaşa etmiş oluruz. Bunun da kimseye bir faydası olmaz. Bakınız El Bidâye ve'n Nihâye adlı İslam Tarihi eserinde ünlü müfessir İbn-i kesir ne yazmış ?

    ***

    Ebu Bekir el-Beyhakî, Ebu Abdullah el-Hafız kanalı ile Se­leme b. Abdi Yesu'dan, o da babasından, babası da dedesinden -ki, Yunus'un ifadesine göre bu adam Hristiyan iken sonradan Müslüman olmuştur- şöyle rivayette bulunmuştur:

    "Rasûlullah (s.a.v.), daha en-Nahl sûresi nazil olmamışken Necran piskoposuyla Necran ahalisine şöyle bir mektup yazmıştı:

    "İbrahim, İshak ve Yakub'un Rabbi olan Allah'ın adıyla. Allah'ın Rasûlü olan Muhammed'den, Necran piskoposuyla Necran ahalisine. İbrahim, İshak ve Yakub'un Allah'ına hamdettikten sonra sizi kulla­ra kulluk etmekten Allah'a kulluk etmeye, kulların dostluk ve hima­yesinden Allah'ın dostluk ve himayesine davet ediyorum. Eğer bunu da kabul etmezseniz cizye vermeyi kabul edin. Eğer bunu da kabul etmezseniz o zaman benimle savaşmaya hazırlanın. Vesselam."

    İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, 5/148

    ***

    Burada İslâm peygamberi, ya müslüman olun, ya bize cizye verin diyor. Üçüncü seçenek, mektuptan açıkça anlaşılacağı üzere üzere savaş.

    Akabinde İki Necranlı Râhip İslâm peygamberi ile konuşmaya gelince bakın neler yaşanıyor ?

    ***

    3- Ebû Said Abdurrahman b. Muhammed ez-Zimcarî, Ahmed b. Cafer b. Malik’ten, o Abdullah b. Ahmed b. Hanbel'den, o babasından, o Hüseyn'den, o Hammad b. Seleme'den, o Yunus'tan, o da Hasan'den şöyle dediğini bize haber verdi:

    "Necran'ın iki rahibi Peygamber (s.a.v.)'e geldiler.

    Rasulullah (s.a.v.) da onlara:
    "Müslüman olun, sela­mete erin" buyurdu.

    Onlar da:
    "Biz senden önce zaten müslüman olmuştuk" dediler.

    Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
    "Yalan söylediniz. Sizi İslâm'dan men eden üç şey var; Haç’a secde etmeniz, "Allah çocuk edindi" demeniz ve şarap içmeniz."

    Onların:
    "İsa hak­kında ne dersin?" demeleri üzerine Nebî birşey söylemeyip, sükût etti. Sonra Kur'an'dan şu âyetler nazil oldu:
    "İşte bunu, biz sana Kur'an'ın âyetlerinden ve hikmet dolu zikirden peyderpey okuyoruz. Doğrusu Allah katında, İsa'nın misali, Adem'in misali gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" dedi, o da oluverdi. Bu hak ve hakikat, Rabbin'den gelen bir gerçektir. Binaenaleyh sen sakın şüphe edenlerden olma. Artık sana bu ilim geldikten sonra her kim seninle münakaşaya kalkarsa şöyle de: "Gelin, oğullarımızı ve oğulla­rınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendilerimizi ve kendilerinizi çağı­ralım canı gönülden, hepimiz birarada olarak dua ve niyaz edelim de, Allah'ın lanetini yalancıların üzerine okuyalım.

    Bunun üze­rine Rasulullah (s.a.v.) onları karşılıklı lanetleşmeğe davet etti ve kendisi Hasan'ı, Hüseyn'i, Fatıma'yı, ehlini ve çocuğunu getirdi. Bunlar Rasulullah (s.a.v.)'ın huzurundan çıkarlarken biri diğerine:

    "Cizye vermeyi kararlaştır da O'nunla lanetleşme" dedi. O da cizyeyi kararlaştırdı. Sonra dönüp:"Cizyeyi kabul ediyor ve seninle lanetleşmiyoruz" dediler, böylece cizye vermeyi kabul ettiler."

    İmam Ebu’l-Hasen Ali bin Ahmed el-Vahidi, Esbâb-ı Nüzul, İhtar Yayıncılık: 84

    ***

    İslâm peygamberinin Necran başpiskoposuna gönderdiği mektuptaki teklifleri dikkate alırsanız; buradaki "lânetleşme"nin ne anlama geldiğini de çözersiniz. Bakınız; ayrıca Buhâri ve Müslimden iki sağlam hadis naklediyorum.

    Buhâri (Tecrid)

    Fasil : KİTÂBÜ`L-ÎMÂN

    Konu : Zekât

    Ravi : Abdullâh b. Ömer

    Baslik : EHL-İ KÜFÜR İLE, KÜFÜRLERİNDEN DÖNÜNCEYE KADAR, MUHÂREBE ETMENİN FARZİYETİNE DÂİR ABDULLÂH İBN-İ ÖMER HADÎSİ

    Hadis No : 24

    Hadis : Şöyle demiştir: Resûlu`llâh salla`llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

    Allâh`dan başka hak İlâh olmadığına ve Muhammed`in Resûlullâh olduğuna (zâhirde) şahâdet, salâtı ikâme, zekâtı edâ edinceye kadar nâs ile muhârebe etmek bana emrolundu. Onlar, bunları yapınca -müslümanlık hakkının muktezâsı (olan hudûd) müstesnâ- hakk-ı İslâm olmak üzere canlarını ve mallarını benim elimden kurtarırlar. (bâtınlarından dolayı olan) hesaplarına gelince o (hesâbı görmek) Allâh`a kalmıştır.

    Bir tane de Müslimden...

    “Yahudilerle hristiyanları Arap yarımadasından mutlaka çıkaracağım; Öyle ki (orada)
    Müslümandan başka kimseyi bırakmayacağım.”

    Müslim, H. No: 1767, K.Cihad ve siyer, babı

    Muhtemelen siz bu hadislere "uydurma" deyip karşı çıkacak, verdiğim diğer kaynakları de dikkate almayacaksınız. Ben de size bir şeyler ıspat peşinde değilim. İslami kaynakların, sizin kur'an yorumunuzu ve İslâm algınızı doğrulamadığını göstermeye çalışıyorum. Siz, tarihten günümüze yaşanmış ve bu güne gelmiş İslâm'a değil; kendi zihninizde oluşturduğunuz "İslâm"a inanıyorsunuz. Ama bu İslam, sâdece sizi bağlar. Siz foruma ancak İslamla ilgili kendi görüşlerinizi aktarmış olursunuz. İslamın ne olduğunu veya olmadığını anlatmış olmazsınız.

    İmza