Gündem

Ana Sayfa Haberler Gündem Dinseksasker=28 Şubat

Dinseksasker=28 Şubat

Dinseksasker=28 Şubat
Yazan : @Dünya Dinleri Tarih : Kategori : Gündem Yorumlar : 0 Okunma : 2529 Beğen : 0

28 Şubat 1997’nin 15. yıldönümü. Zamanın Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu’nun “1000 yıl sürecek” dediği olayı gençler bilmiyor olabilir. Çünkü ana-babaları bile o tarihte anlamadı; şu anda anladıkları da pek şüpheli. 28 Şubat, Türk ordusundan kimi generallerin, bir miktar din ve bol miktar seks kullanarak yaptığı harika bir sosla, Susurluk skandalını Türkiye milletine unutturma çabasıdır.
3 Kasım 1996 günü saat 19.15 sularında bir Mercedes, artık nasıl olduysa onu da ileride öğreniriz, Balıkesir Susurluk’ta bir kamyona arkadan bindirmeseydi, Ergenekon çanak-çömleği patlamayacaktı. Emniyet müdürüyle, Kürt korucubaşı milletvekiliyle, MİT’e çalışmış Ülkücü mafyasıyla Kutsal Türk Devleti’nin öz evlatları yitirilmeyecekti. TC tarihinde Derin Devlet ilk defa iyot gibi açığa çıkmayacaktı. Bugün Ergenekon davalarında kurda kuşa yem olmayacaktı.
Ama olan oluverince, ne lazımsa yapıldı. Mesela kazada ölenlerden, İnterpol’ün kırmızı bültenle aradığı Ülkücü Abdullah Çatlı’nın ASALA’ya karşı çarpıştığı duyuruldu. Bunun üzerine Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller 26 Kasım’da “Bu ülke uğruna kurşun atan da yiyen de bizim için her zaman saygıyla anılır. Onlar şereflidirler” dedi (Milliyet, 27.11.1996). Kürt korucubaşı Sedat Bucak 24 Aralık’ta tehdit etti: “Dokunulmazlığım kalkarsa 15 gün sonra Mesut Yılmaz’ınki de kalkar!” Göstericiler sokaklara döküldü, mahkemeye getirilen sanıklara “Türkiye sizinle gurur duyuyor” diye bağırdı.
Ama bir de “sivil toplum” ortaya çıkmıştı. “Derin Devlet” teriminin henüz mevcut olmadığı 1 Şubat 1997’de “Mafyayla ilişkisi olan milletvekilleri yargı önüne çıkarılana kadar” bir eylem başlatmıştı: “Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık”. Bir ay boyunca herkesin saat 21.00’de ışıklarını söndürerek pencerelerden ıslık çalması isteniyordu. Kimse ışıklarını falan söndürmedi ama tüm ülkede milyonlarca insan, ışıklarını sürekli açıp kapatarak pencerelerden ıslık çaldı. Düğmeleri bozmacasına.

Eksen birden nasıl kayıverdi?
Fakat 19-20 Şubat’tan itibaren olayın ekseni tamamen farklı bir yere kayarak irticayı protestoya dönüştü. Sadece “Türkiye laiktir ve laik kalacaktır” sloganı duyulur oldu. Öyle ki, ana çekirdeğinin asker kişilerden oluştuğu ortaya çıkacak Derin Devlet’in Susurluk’la yediği darbe, dört ay sonra, askerlere hükümeti düşürme olanağı verdi! Bu muazzam gelişmede üç unsur rol oynadı:
1) RP’nin rolü: Erbakan’ın partisi RP’nin çeşitli söz ve eylemleri insanları sinirlendirmekteydi. Işıkları açıp kapama eylemi başladığında Erbakan “Gulu gulu dansı yapıyorlar”, Adalet Bakanı Şevket Kazan da “Mumsöndü oynuyorlar” dedi. 30 Ocak 1997’de Sincan’da İran büyükelçisinin de katılımıyla yapılan Kudüs Gecesinde bir kadın gazeteci dövüldü. 5 Şubat’ta Sincan’da askerlerin tanklarla geçit yapmaları ve bunun Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Çevik Bir tarafından “Demokrasiye balans ayarı yaptık” diye nitelenmesi bu son olayın ardındandır.
2) Seks’in rolü: O dönemde Aczmendiler diye, kamuoyunun alaylı ilgisini çeken birkaç yüz kişilik, son derece gariban bir derviş grubu zuhur etmişti. Cami çıkışlarında o acayip kıyafetleriyle tef çalıp ilahi okuyarak zikir ve protesto eylemleri yapıyorlardı. Tarikat lideri pozisyonundaki Müslüm Gündüz’e, herkes çok seyrediyor diye, TV kanalları bayılıyordu.
Susurluk kazasından 55 gün sonra, 28 Aralık 1996 günü polis, arkasında bir gazeteci-kameraman ordusuyla, işte bu Müslüm Gündüz’ü İstanbul Erenköy’deki bir evde, genç kadın Fadime’yle bastı. Baskının videosu TV haberlerinde haftalarca oynatıldı. Fadime’nin imam nikahlı eşi Şeyh Ali Kalkancı’nın resmi nikahlı eşi Emire de TV stüdyolarına girince, tadından yenmez bir şov ayrıca başladı. Dincilerin ne ayıp işler yaptığını görmeyen-duymayan kalmamıştı. Laik vicdanlar bayram yapıyordu.
3) Askerlerin rolü: Refah, 28 Haziran 1996’da koalisyonla iktidara gelir gelmez Genelkurmay’da bir Batı Çalışma Grubu (BÇG) kurulmuştu. Bunun temel amacı “laiklik aleyhtarı faaliyetlerin ve camilerin” denetlenmesi için fişlemeler yapmak ve medyayı yönlendirmek için yoğun bir PR (halkla ilişkiler) faaliyeti yürütmekti. Bu PR aşaması, olayın dinsel seks’le magazinleştirilmesi sayesinde başarıyla tamamlandı. BÇG’nin komutanı Oramiral Güven Erkaya, 24 Şubat’ta “İrtica, PKK’dan daha tehlikeli” diye demeç verdi. 25 Şubat’ta Türk-İş, DİSK ve TESK’in “Laiklik ve demokrasi sahipsiz değil” bildirisi çıktı. 28 Şubat Muhtırası bundan üç gün sonra geldi.

Meğer neymiş…
Yıllar sonra, Ergenekon savcısı Fikret Seçen’in aldığı ifadeler, Susurluk kazasının irtica ve seks temalarıyla nasıl ustaca unutturulduğunu ortaya çıkardı. Baskının yapıldığı ev, 1952’de ünlü gazeteci Ahmet E. Yalman’ı Selanikli/dönme diye vuran (ve kendisinden 64 yaş küçük 14 yaşında bir çocukla ilişkiye girmekten 9 Mart 2011’de ceza alacak olan) Hüseyin Üzmez’in eviydi. Uyuşturucu hap captagon imalinden Şubat 2008’de tutuklanan Ali Kalkancı, polisteki ifadesinde ilginç şeyler anlatmıştı: “Borç batağındaydım. Veli Küçük bana para yardımı yaptı. Benden Fadime’yi nikahlamamı istedi. Bütün dediklerini yapmak zorunda kaldım” (Y. Şafak, 01.03.2009). Bir başka habere göre kendisinden para da sızdırıyorlardı (CNN Türk, 29.11.2009). Bir Ergenekon gizli tanığı, Kalkancı ile Fadime’nin 28 Şubat’a zemin hazırlamak için Ergenekon tarafından tezgahlandığı yolunda ifade verdi (Y. Şafak, 07.08.2008).

Olayın özeti
Derin Devlet’i ortalığa saçıveren Susurluk rezaletinin bütün bu kargaşa içinde unutulup gitmesinde üç temel unsur rol oynadı: 1) BÇG: Refahçıların saçmasapanlığından yararlanarak kamuoyunu etkiledi ve meseleyi ekseninden tamamen saptırdı. 2) Medya: Zaten askeri vesayet tarafından manipüle edilen anaakım medya, reyting fırsatı çıktığını da görünce, BÇG’nin sivil kolu gibi işledi. 3) Yargı: Susurluk’ta çıkan kaçak silahlar bile zamanaşımına sokuldu, korucubaşı Sedat Bucak’a 1 yıl 15 günlük ceza verilip ertelendi, Mehmet Ağar’ın davası 15 yıl sonra hâlâ devam ediyor.
28 Şubat’ın sonucu ne mi oldu? Refah’tan (1998) sonra Fazilet kapatıldı (2001), 2002’de AKP tek başına iktidar oldu...
(Not: Yunanistan’a neden derhal yardım göndermiyoruz? Bundan daha doğru bir zaman olabilir mi? 1941-42’de Kurtuluş vapuruyla yardım gönderdiğimizi 70 yıldır anlata anlata bitiremedik.)



Yazar Hakkında

  • @Dünya Dinleri

    @Dünya Dinleri

    Bırakın Fikirleriniz Özgür Kalsın ! https://www.alternatifforum.org

    Dunyadinleri.Com Yöneticisi

Yorum Yaz


Yazdığınız yorumların genel ahlak kurallarına uygun olmasına özen gösteriniz. Ayrıca yazdığınız yorumlarda isminiz e postanız eksik yanlış olmamalıdır aski halde yorumlarınız onaylanmaz dikkate alınmaz cevap verilmez.

Haberler