Türk Mitolojisi

Ana Sayfa Mitoloji Türk Mitolojisi Türk mitolojisinde kutsal kuşlar

Türk mitolojisinde kutsal kuşlar

Türk mitolojisinde kutsal kuşlar
Yazan : @Dünya Dinleri Tarih : Kategori : Türk Mitolojisi Yorumlar : 0 Okunma : 7060 Beğen : 0

Soyut düşünme seviyesi zayıf olan insan (ilk çağların insanı) soyut kavram­ları maddi bir şekle büründürme, onları belli bir şekilde, yapıda algılama ve yan­sıtma ihtiyacı duyar.

Soyut düşünme seviyesi zayıf olan insan (ilk çağların insanı) soyut kavram­ları maddi bir şekle büründürme, onları belli bir şekilde, yapıda algılama ve yan­sıtma ihtiyacı duyar. Her varlığın, bede­ninden ayrı bir canı / ruhu bulunduğu, en ilkel insanların inanç sistemlerinde bile somut bir biçimde düşünülmüştür. Bu sebeple ilkel insan, kendi dışındaki her varlığı da kendisi gibi canlı / ruhlu saymıştır. Tabiat karşısında acizliğinin farkına varan, tabiat olaylarını açıkla­makta zorluk çeken insanoğlu olayları, durumları, varlıkları kendi hayal dünya­sında bir sebep - sonuç ilişkisi içerisinde açıklama ihtiyacıyla hikâyeler üretmiş, diğer yandan da sebebini anlayamadığı ve tanrılara mal ettiği olaylar ve durum­lar karşısında kendini koruma, savunma ihtiyacıyla olsa gerek, bir takım güçlere sığınma gereğini duymuştur.

Her millet, varoluşunu bir kaynağa dayandırma kaygısından dolayı, belli bir totem inancına bağlanmıştır. Kendisine bir yer, bir geçmiş belirlemek, çevresinde gördüğü varlıkların meydana gelişini, kâinatın oluşumunu, vb. kendince açık­lamak ve bir sonuca varmak ihtiyacı, milletlerin iptidai dönemlerinin bir mec­buriyeti olmuştur. Bu bağlamda çalışma­mızın temel problemi, “Türkler inanç sistemlerini oluştururlarken çevrelerin­de gördükleri, hayatlarında yer eden varlıkları tarif eder, açıklarlarken kuşlara nasıl bir yer ayırmışlar, onlara ne gibi fonksiyonlar yüklemişlerdir; kuşlar Türk inanç sisteminde nasıl bir öneme sahiptir?” gibi sorulara cevap bulmak olacaktır.

Eski Türklerde totemciliğin mev­cut olduğu ileri sürülmüş, delil olarak da Kurt’un ata tanınması, bu hayvana karşı saygı duyulması başta olmak üzere, 19. yüzyılın ikinci yarısında Orta Asya Türkleri arasında tespit edilen ve totemcilikteki ‘şuringa’yı andıran put-fetişler vb. gösterilmiştir. Reşid’üd-din, Cami’üt-tevarih adlı eserinde (14.asrın ilk çeyreği) 24 Oğuz boyunu sı­ralarken, her dört boy için bir kuşu ‘on- gon’ olarak belirtmektedir. Ancak, bütün bunları eski Türklerde totemcilik inancı­nın mevcut olduğuna dair gerçek deliller kabul etmek müşküldür. Çünkü, totem­cilik sadece bir hayvanı ata tanımaktan ibaret değildir. Bir inanç sistemi olarak onun sosyal ve hukuki cepheleri vardır; ki sistemin yaşaması için bu şartların tamam olması icab eder.

Yaratılış destanlarından Yakutlar’ın "Balıkçıl ve Yaban ördeği Efsanesi”nde, Ana Yaratıcı, bir dünya yaratmaya karar verir ve ana maddesi toprak olacak bu, yaratma olayında kırmızı boyunlu balık­çılla yaban ördeğini denizin dibinden toprak getirmeleri için görevlendirir. Ya­ban ördeği, denizin dibinden toprakla döner ve Ana Yaratıcı, bu toprakla dün­yayı yaratır. Balıkçıl ise, denizin dibin­den toprak getiremediği için Ana Yaratı­cı tarafından cezalandırılır; yeryüzün­den kovulur ve suda yaşamaya mahkûm edilir. Yakutların bir başka yaratılış des­tanında denizin dibinden toprak çıkar­ma görevi, Tanrı tarafından Şeytan’a verilir. Şeytan, bir kırlangıç olarak denizin dibine dalar ve toprağı çıkarır.

Yenisey yaratılış destanında, uçsuz bucaksız su üzerinde (Tanrı’nın yerine) bir şaman kuğularla, kırmızı boyunlu kutup balıkçıl kuşlarıyla ve daha nice ni­ce su kuşlarıyla uçup durmaktadır. Ar­kadaşları da halkı da hep su kuşlarıdır. Yaratma işinde Tanrı’nın yerini alan şa­mam, bu destanda denizin dibinden top­rak çıkarma işini balıkçıla verir. Balık­çıl, ancak üçüncü dalışında birparça ça­mur çıkarabilir ve şaman bu çamurdan bir ada yaratır.

Yaratılış destanlarında kuşları, de­niz dibinden toprak çıkarma işini ger­çekleştiren varlıklar olarak görmekteyiz; yani yaratılışta aktif rol almışlardır. Di­ğer bir özellik de bu varlıkların su ile il­gili oluşları, yani suda yaşayan kuşlar olmalarıdır. Şu Destanı’nda Hakan Şu, “gümüş havuzunu sefere çıksa bile yanı­na alır, konakladıkları yerlerde içine su doldurtur, kazlar ve ördekleri su dolu gümüş havuza salar, onlarla oyalanırdı, eğlenirdi. Kazların ve ördeklerin gümüş havuzda yüzüşlerini seyretmek Hakan’ı dinlendirirdi; dinlenirken seferle, mille­tin geleceği ile ilgili tasanlar hazırlardı.

Diğer yandan, suda yaşayan bir hayvan olarak kaz da Türk mitolojisinde önemli bir hayvandır. Altay şamanlarının davulları üzerinde kaz ile kartal re­simleri bulunurdu. “Kaz, Türk mitolojisinde çok akıllı ve bilgiç bir kuştur. O, Şamanizm’in kanun ve adetlerini iyi bilir. Kam’a hangi ilahı ziyaret etmesi, hangi yoldan gitmesi ve ilahın huzuruna nasıl çıkılması gerektiğini öğütler. Kaz, Brah­ma’nın olduğu kadar, Kam’ın da binek kuşudur. Kam, önce davulunu at gibi kullanır, sonra “at yoruldu” diyerek atı bırakır, kaza biner. Şimdi davul kaz ol­muştur ve gökyüzünün yüksek katlarına Kam’ı taşır. Kaz, güneşin doğacağını bil­diren elçi kuştur, tan kuşudur. Kozmolo­jide o bir yıldızdır. Yani Tan yıldızı veya Sabah yıldızı veya Zöhre veya Venüs (Sa­bah Venüsü) ki Iran mitolojisinde elinde mandoline, saza benzeyen çalgısıyla bir genç adam gibi tasvir edilir.

Kuş, Türklerde Gök Tanrı’nın ida­resindeki bir varlıktır ve kutsaldır. Bun­dan dolayı da kuş, insan için uğurlu bir canlıdır ve insana iyilik sağlayan bir ya­nı vardır. Diğer yandan kuş, Şamanizm inancı içerisinde ölen birinin ruhu ola­rak değerlendirilir, “ölen kişilerin ruhla­rının bir kuş olarak göğe uçmaları, Türk­lerde oldukça yaygın bir düşüncedir.

Türklerde kartalın ve doğanın önemli bir yeri vardır. ‘"Yakutlara göre, göğün en üst katında ve göğün yere açı­lan kapısında, yeri göğü bağlayan Dün­ya Ağacı’nın tepesinde çift başlı bir kar­tal otururdu. Göklerin korunması bu kartalın vazifesiydi. Yine “Yakut Türklerinde and, kartalın adıyla içilir. Evlerinin çevresinde kartal gören Yakut­lar, ona et ziyafeti çekerler. Yanlışlıkla bir kartalı öldürürlerse cenazesini tören­le şamana kaldırtırlar. Asya’da bebeksiz kadınlar, kendilerine yavru bağışlaması için kartala yalvarırlardı.

Türk mitolojisinde güçlü doğanlar, alıcı kuşlar ve karakuşlar / kartallar yer alır. Dikkat edilirse Türk mitolojisinde yer alan kuşların hiçbirisi leş yiyen kuş­lardan değildir. Bu durum, Türk kültü­ründe önemli bir özelliktir. Türklerde -kısmen de olsa- totem olarak kabul ede­bileceğimiz kurt’un da leş yiyen bir hay­van olmadığını biliyoruz. Kurt ve kuşlar bu özellikleriyle birleşmektedirler. Türkler asalak, toplayıcı bir hayat tarzı süren insanlar değillerdi. Hayatlarında aktifti­ler. Bu özellikleriyle gerek ongon olarak, gerekse çeşitli inançlar içerisinde yol gösterici, soy türetici, vb. olarak benim­sedikleri hayvanlar da kendileri gibi ta­biatta aktif, hazıra konmayan, başkası­nın artığıyla beslenmeyen canlılardı.

Şamanizm inancında yansımasını bulan pek çok kuş, şamanların elbiselerinde arma olarak yer aldığı gibi, bayrakta ve­ya hakanın çeşitli tasvirlerinde de yer almıştır. Şamanizm’de kuşların önemli bir yeri vardır. Sözgelimi, ‘Yakut Türkleri göğün direği sayılan sırıklar üzerine ağaçtan yapılmış çift başlı kartallar ko­yarlar ve bu sırıkların üzerine merdiven gibi enlemesine ağaçlar çakarlardı. Bu ağaçların sayısı göğün katlarını simgele­mek üzere 7 ve 9 olurdu. Yine şaman, doğmadan önce kuş biçiminde hayat ağacının dallarında olurdu ya da kuşlar şamana gezisi sırasında eşlik ederlerdi.



Yazar Hakkında

  • @Dünya Dinleri

    @Dünya Dinleri

    Bırakın Fikirleriniz Özgür Kalsın ! https://www.alternatifforum.org

    Dunyadinleri.Com Yöneticisi

Yorum Yaz


Yazdığınız yorumların genel ahlak kurallarına uygun olmasına özen gösteriniz. Ayrıca yazdığınız yorumlarda isminiz e postanız eksik yanlış olmamalıdır aski halde yorumlarınız onaylanmaz dikkate alınmaz cevap verilmez.

Mitoloji